İnsanoğlunun, edep ve fazilet elde edip, üstün bir ahlâka sahip olması pek çok tecrübelere muhtaçtır. İnsan ömrü, o mânaların idrak edilmesine yetmediğinden ve yoğun dünya meşgalesi, kemâl mertebelerini kazanmaya engel olup onun önüne set çektiğinden, hikmet ehli insanlar, mecburen peygamberlerin yaşantılarını, padişahların haberlerini, takva ehli insanların hikâyelerini, sâlih kimselerin alışkanlıklarını, bilge insanların ahlâklarını ve cömert kişilerin davranışlarını kitaplara geçirip yazdılar; kıssaları, tarihî kişilikleri ve rehber kişileri belgelere ve sayfalara kaydettiler. Ta ki feraset sahipleri, geçmişte yaşanlardan ibret alıp davranışlarını ona göre düzenlesinler ve herkes kabiliyetine göre geçmiş olaylardan istifade etsin.
Mehmed Lebîb Efendi, Cevâhir-i Mültekata'yı kaleme alma sebebini bu düşüncelerle dile getirmekte. Arapça, Farsça ve Türkçe eserlerden derlenip bir araya getirilen eser, İslam milletinin kültür ve medeniyet dokusunu inşa etmiş âlimler, mutasavvıflar, şairler, devlet adamları ve ardında eşsiz hikâyeler bırakmış şahsiyetlerle zengin bir hikmet evreni sunmakta. Her meslekten ve her mevkiden çeşit çeşit yüzlerce insan portreleri ve anlatılan birbirinden enteresan olaylar ve bu olaylar karşısında insan zekasının ortaya koyduğu ışıltılar, hayat toprağını bereketlendiren erdemler, insanı mevsimden mevsime sokan haller, yaratışın gökkuşağını andıran bütün renkleri adeta kelimelerden oluşan tablolar halinde, insanlığın zengin tecrübelerini bugüne taşıyor.