Yüce Kitabımız Kur'ân-ı Kerîm, indiği ilk yıllardan İtibaren bir yandan anlamıyla diğer yandan da kendisine özgü mûsikisi ve okunuş tarzıyla insanları derinden etkilemiştir. Hz. Peygamber (s.a.) ise ashabından güzel seslileri ve güçlü hafızaya sahip olanları Kur'ân kıraati İçin teşvik etmiş ve onlara bu ilmi özenle öğretmiştir. Onun vefatından sonra sahabiler öğrendikleri okuyuş şekillerini sonrakilere aktarmışlar hatta bu ilmi yaymak için çok uzak diyarlara gitmişlerdir. Hz. Osman tarafından çoğaltılıp çeşitli bölgelere gönderilen mushaflarla birlikte buralara birer kıraat âlimi gönderilmesi uygulaması Kur'ân'ın doğru öğrenilmesini bir devlet politikası haline getirmiştir. Sahabenin sözlü aktarımından sonra tâbiûn devrinde Kıraat İlmi'ne dair eserler yazılmaya başlanmış ve hicrî ikinci asrın sonlarından İtibaren kiraat ekolleri teşekkül etmiştir. İlimde sözlü ve yazılı geleneği birleştiren Kıraat, zamanla en güçlü İslâmî ilimlerden biri haline gelerek bütün İslâm dünyasına yayılmıştır.