Mehmet Samih Fethi, oğlunun ismini kullanmakla sadece M. Turhan Tan adını ölümsüz kılmaz, Türk tarihini de romanlarıyla halkın hafızasında ölümsüzleştirir. Yazarın Türklüğe sevdalı, Osmanlı tarihine ve divan edebiyatına ön yargısız yaklaşımı onu devrinde farklılaştırdığı gibi bir tür yalnızlığa da iter. Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne giden yolda medeniyet değişiminin yarattığı bunalımların, dilden edebiyata, edebiyattan tarihe kadar birçok alanda hissedilen değişimlerin gerçekçi biçimde yansıdığı yer, devrin aynası durumundaki gazetelerdeki köşe yazılarıdır. Cumhuriyet gazetesinde yaklaşık üç sene 1936'dan 1938 yılının son günlerine kadar Köşe Penceresinden üst başlığıyla fıkralar yazan M. Turhan Tan, tarih, edebiyat ve dile olan meylini, bilgisini, kültürünü romanlarından ziyade burada gösterir. Türkçü yazar tavrını ya da Türk tarihine sevdasını rahatlıkla romanlarından takip etmek mümkünken bir insan, bir okur ve bir Türk vatandaşı olarak ruhunun gizli yanlarının bu yazılarından sezilebileceğini rahatlıkla söylemek mümkündür. M. Turhan Tan, fıkralarının kitap hâline getirilip getirilmeyeceği hususundaki soruya Allah bilir! diye cevap vermiş, seksen dört yıl sonra soruda bahsolunan fıkraları kitaplaştırılabilmiştir. Bakınız, Allah'a ısmarladık demekle iktifa ediyorum. Gene görüşelim demiyorum. Çünkü nerede bulunursam bulunayım ben, yazı olarak gene bu sütunda görüneceğim. M. Turhan Tan 10 Mart 1938 Bu sabah İstanbul'dan gelen gazetelere göz gezdirirken Unutularak Ölen Edib ve Fatma Aliye kimdir adlı yazıyı Cumhuriyet'te gördüm; okumaya başladım. ... Makaleyi okuyorum, karşımdaki satırları sıralarken onu yazanın kaleminden fırlayan hakikatlerin büyüklüğünü görmeye başladım, imzaya baktım Turhan Tan! Yaşa Turhan Tan! Çoktan beri gazetecilik âleminde mesleğimize ait böyle doğru bir yazı okumamıştım. Kadir bilmek denilen faziletin yavaş yavaş uçup yerine yalnız para sevmenin yerleştiği gazetecilik âlemi Turhan Tan'ın bu makalesinden ders almalıdır. Ahmet İhsan Tokgöz