Mühendislik harikası binaları, savaş makinesine dönüşen ordusu, efsaneleri ve gizemli hikâyeleriyle günümüzde bile halen kendinden söz ettiren bir ülke ama öyle sıradan bir ülke değil, sıradan bir ülke nasıl oluyorsa… Diğer taraftan güçlü olmayanın insan yerine bile konulmadığı pragmatist bir düzen. Eski Mısır’ı anlamak öyle sandığınız kadar zor değil. Bireysel ve kurumsal süper güçlerin önünde eğilmekten bir şekilde mutlu olan günümüz insanı ile kıyaslandığında bu daha da kolaylaşıyor. Tam da burada dünyanın en büyük iktidarını elinin tersiyle itmek nasıl olur, işte bunu Mutnofret’den sonra bir daha gözden geçirin derim. Elindeki büyük güçle sarhoş olmamış, hayalleri için insanları ezmemiş, zor günlerde zor işler yapmış biri. Dünyacı, siyasetçi, varoluşçu, natüralist, realist, idealist, mantıkçı, ahlakçı… Hiç birisi değil, itirazları ve kendine özgü dünyasıyla o Mutnofret.
Bazı insanlar vardır pek çok nedenden dolayı göçerek kendisine bir yurt bulmaya çalışır, bazıları vardır kendi evinde bile yabancı kalır, bazılarıysa savaşarak pek çok şey kazanır hatta kaybeder. Mutnofret ise öyle değil. Görkemli bir hayatı hayal edenlerle görkemli bir hayatı olanlar neyi hayal eder bir düşünün. Eski Mısır’da ne olup bitmiş, ölümden korkanlarla ondan korkmayanlar neye benzermiş, ‘başka bir çıkış yolu yok’ diyenlere karşı ne söylenir ya da söylemekle yapmak arasındaki çizgi nasıl keşfedilir tekrar deneyimleyin.