Franz Martin Wimmer de bu çalışmasında söz konusu kültürel yapıların felsefe üzerindeki etkilerinin bir bilançosunu çıkarıyor. Tekilliklerden ziyade çoklukların geçerli olduğu kültürel bağlamların felsefe kavrayışlarını ne şekilde koşullandığını örneklerle ortaya koyan Kültürlerarası Felsefe, aynı zamanda felsefenin Çin, Hindistan ve İslamdaki başlangıçlarını da inceleyerek, felsefe Batı'ya özgüdür yaklaşımını da mercek altına alıyor. Öyle görünüyor ki, küreselleşen bir dünyada kültürel çokluğa maruz kalan bir felsefenin kendi haklılığını gösterebilmesinin tek yolu, çeşitli kültürlerin felsefi sorularını buluşturabilmesinden geçiyor.