Bu çalışma kıyâsî metodun sağladığı verilerin, başta Mekkî-Medenî ve irtibatlı olduğu diğer Ulûmu’l-Kur’ân başlıklarına, daha sonra da vahiy ve Kur’ân anlayışımıza olan etkisini ele almaktadır. Dolayısıyla araştırma, hangi âyetin Mekkî hangisinin Medenî olduğu tartışmasını değil, bu tartışmayı doğuran arka planı; Mekkî-Medenî tespit kriterlerini değil, bu kriterleri oluşturan kalemlerin Kur’ân tasavvurunu konu alma gayretindedir. Elinizdeki kitapta ilâhî dilin Kur’ân bütünlüğünü sağlayan gücü, Mekkî ve Medenî özelinde olabildiğince ortaya konulmuş, çoğunlukla farklılıkları üzerinden okunan Mekkî ve Medenî âyetler, bağlı oldukları üst form dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Tarihi süreç gereği Mekke ve Medine birbiriyle irtibatlı iki ayrı süreç, fakat tek bir seyirdir. İki dönem arasında lafızlar, bir zihniyetin, dünya görüşünün taşıyıcısı olan kavramlar dinamiktir, ilahî kurgu içinde bütünlüklü bir haldedir. Dönemler arasındaki bu bütünlük, Mekke’den Medine’ye doğru tekâmülî bir seyir değil, bulunduğu her anda o ânın tekâmülünü bünyesinde barındıran bir seyirdir. Kur’ân dili, Medine inşâ ederken Mekke’yi göz ardı etmeyen, vahyolduğu her âna kendi tekâmülünü bağışlayan lütufkâr bir dildir