Özeti Kur'ân-ı Kerim'in ilk indiği Hicaz coğrafyasında hâkim inanç şirkti. Şirk; kâinatı yaratan ve idare eden yüce varlık olan Allah'ın ulûhiyetine ve rububiyetine ortak tanımadır.
Müşrikler Allah'ı inkâr etmiyorlar. Uluhiyyetin tapındıkları putlara değil Allah'a ait olduğunu biliyor, fakat kendilerini doğrudan Allah'a ibadet etmeye layık görmedikleri, O'na karşı gereğince kulluk yapamadıkları için Allah'a yakınlaşıp şefaatte bulunacaklarını umarak putlara tapmayı adet edinmişlerdi.
İslam öncesi Mekke toplumunun inanç panoramasını Kur'ânOnların ekserisi, şirk koşmaksızın Allah'a iman etmezler (12/106)şeklinde anlatır.
Cahiliye kelimesinin kolektif Müslüman tasavvurunda anlamı tamamen olumsuzdur. Hâlbuki Mekke toplumu modern dönemde anlatıldığı kadar topyekûn mezmum ve inançsız bir toplum değildir. Müşriklerde, yanlış olmakla beraber, Allah, Peygamber, kitap, melek, kader ve kısmen de ahiret inancı var. Hatta formel/şeklen de olsa, müşrikler namaz kılar, oruç tutar, Ka'beyi tavaf eder, kurban gibi ritüeli yerine getirip Allah adına yemin ederler. Bu ibadetler Mekke toplumu tarafından biliniyordu ki kendilerine emredildiğinde kimse itiraz etmemiştir. Ve Kur'ân hiç bilinmeyen duyulmayan hususlar üzerinden ziyade tanınmaz hale getirilip kaybolmaya yüz tutmuş hakikatleri keşfettirir.
Kur'an-ı Kerim nazil olduğu toplumun bazı ibadet ve adetlerini ibka/tasvip etmiş, bazılarını ta'dil/düzenlemiş, bazılarını da yürürlükten kaldırmıştır. Bazı muamelat ve ukubatta İslam öncesi Arap toplumundaki uygulamalarla Kur'an ve Sünnet'te vaz edilen hükümler arasındaki benzerlik, hatta kimi konularda aynîlik mevcuttur. Fakat şekil olarak aynilik olsa bile mahiyet ve manevi derinlik itibariyle farklıdır.
Kur'ân cahiliyeyi değiştirirken hikmetledönüştürür.