Kur'ân ve siyer, bütünün iki parçası konumundadır. Siyer, Kur'ân'ı beyân eder, Kur'ân ise siyeri cem
eder. Diğer bir ifadeyle siyerin özü ve hülâsası Kur'ân, Kur'ân'ın tafsîli ise siyerdir.
Kur'ân ile Hz. Peygamber (s.a.s.) arasında kül-cüz ilişkisi olması hasebiyle Kur'ân'da yer alan bir
talebin rükunları, cüzleri, tafsîlatı ve tamamlayıcı unsurları yahut nitelikleri siyer rivâyetlerinde yer
almaktadır. Yani dinin ikâmesi için zarûri olan emir ve nehiyler Kur'ân'da aslî itibariyle yer almakla
birlikte bunların tamamlayıcısı olan unsurlar, Hz. Peygamber (s.a.s.) ve onun hayatında aktif bir şekilde
rol alan sahâbe yaşamında bulunmaktadır.
Tüm bunlardan hareketle bu eserde; Kur'ân'ı anlama ve yorumlama sürecinde nas-olgu birlikteliğine
vurgu yapılmış, olgunun göz ardı edilerek sadece nastan hareket etmenin yanlışlığına dikkat çekilmiştir.
Diğer taraftan anlam ve yorumda mümkün mertebe objektifliği yakalayıp sübjektiflikten uzaklaşmanın
zarûrî olduğu ve Kur'ân anlayışında belirli ilkelerin bulunması gerektiği anlatılmıştır.