Hz. Hüseyin ve yakınlarının, 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) yılında Kerbelâ’da yaşadıkları olay, İslâm tarihinin en üzücü hadiselerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Ehl-i beytin ve beraberindekilerin susuz bırakılarak türlü eziyetlere maruz kaldığı ve nihâyetinde şehit olduğu bu vak‘a, günümüze dek teessürle anlatılagelmiştir. Hz. Ali’nin vefatından sonra çocukları ve ailesine yapılan kötülükler millet vicdanında derin izler bıraktığından, şairler müellifler tarafından bu konu edebiyat sahasına taşınmış; Kerbelâ’da yaşanan acı olaylar şiir, ağıt, mersiye, menkıbe ve efsanelerde işlenerek gerek sözlü gerek yazılı kültür aracılığı ile nesilden nesile aktarılmış ve nihayetinde bir edebî tür olarak “maktel” doğmuştur. Yaşananlara Ehl-i Beyt taraftarı şairlerin bizzat şahit olmaları ve daha savaş meydanındayken mersiyeler söylemeye başlamaları, ilk önce Kerbelâ merkezli eserlerin yazılmasına zemin hazırlamıştır. Zaman içerisinde aslında kısaca anlatılabilecek olan hadise, öncesinde ve sonrasında yaşananları da içine alarak genişletilmiş olağanüstü ve efsanevi hadiseler eşliğinde Maktel-i Hüseyin adı altında toplanmıştır. Özellikle edebî eserlerde uzun ve detaylı bir şekilde anlatılan bu efsanevi ve fevkalâde durumlar, hadisenin Müslüman toplumlar üzerinde bıraktığı güçlü tesirden kaynaklanmaktadır. Bu münasebetle, Türklerin İslâmiyeti kabulüyle beraber, Kerbelâ’da yaşananların anlatıldığı örneklere Türk edebiyatında da tesadüf edilmeye başlanmıştır. Hadiseye zaman zaman telmih yoluyla değinilmiş; zaman zaman da konunun tamamı hakkında müstakil eserler tertip edilmiştir. Özellikle müstakil eserlerin yazılmasındaki amaç, hadiselerin hakikatini tartışmak değil, olayın hüznünü zihinlerde ve yüreklerde canlı tutmaya çalışmaktır. Okurlarımızla buluşan Maktel-i Âl-i Resûl de Türkçe olarak kaleme alınmış müellifi bilinmeyen bir eserdir.