İmâm Mâtürîdî’nin, Eş’arî ile beraber Ehl-i Sünnet’in iki temel taşı olarak kabul edilmesine rağmen çok uzun zaman ihmal edilmiş olması, Eş’arî’ye nisbetle daha geç dönemlerde bilinir olması, onun hakkında çok sınırlı çalışmalar yapılması dikkatlerden kaçmamaktadır. Bunun kuvvetle muhtemel en önemli nedenleri eserlerinde kullandığı dil ve üslubun zor ve felsefi oluşu, delillendirme yönteminde Mu’tezile’ye daha yakın bir tavır benimseyerek aklı ön plana çıkarması, onun hilafet merkezinden uzak bir yer olan Semerkant’ta yaşamış olması gibi etkenler olarak temellendirilmiştir. Hanefî ilmi çevrelerde ilk dönemlerde onun ön plana çıkarılmamasının en önemli gerekçesi olarak da Ebû Hanîfe’nin otoritesini gölgeleme endişesi olduğu söylenebilir. Öğrencilerinin ve kendisinden sonraki Hanefî alimlerin eserlerinde ondan bahsetmeleri ile öne çıkan İmâm Mâtürîdî’nin görüşleri, Hanefî çevrelerde her zaman büyük öneme haiz olmuştur. Özellikle 15. yy.’dan itibaren Osmanlı uleması tarafından zikredildiği ve eserlerinin yazmalarının artırıldığı görülmektedir. Günümüzde de Türkiye başta olmak Mâtürîdîlik konusunda akademik çalışmaların arttığı ve hak ettiği mecraya geldiği görülmektedir.