Ahmed Refik’in mimarlarımız hakkında kaleme aldığı yazılarını bir araya getiren bu eser başta Mimar Davud Ağa ve ona dair vesikalara, ardından da Mimar Kasım Ağa, Mimar Mustafa'ya dair eserlere ve tarihi bilgilere yer vermektedir. Ardından da İstanbul’da Yapı İşleri ve Başmimarlar başlıklı yazılar yer gelmektedir.
"17. asır, Türklerin edebiyat ve sanatta tekâmül ettikleri bir asırdı. Bu asırda Türkler yalnız ordularıyla Avrupa siyasetine hâkim olmadılar. Beldeler tezyininde ve imarında da büyük bir deha eseri gösterdiler. Türklerin en yüksek mimarları bu asırda yetişti. İstanbul en ziyade bu asırda âlî binalar ve muazzam camilerle tezyin edildi. Asrın en velûd mimarı “sermimârân-ı cihân mühendisân-ı devran Sinan Ağa” idi. Fakat onunla beraber çalışan, saraylar ve camilerin inşasında büyük bir maharet gösteren üstadlar arasında zevk-i selimi ve istidadıyla temeyyüz eden bir mimar daha vardı ki, o da Mimar Davud Ağa idi...
On yedinci asrın mimarları içinde çok yaşayan ve çok iş gören mimarlardan biri de başmimar Mustafa Ağa’dır. Mimar Koca Kasım Ağa, Sultan İbrahim’in başmimarıyken, o meremmetciydi. Fakat Mimar Kasım’ın, sanatından ziyade daima sarayın en ileri gelen adamlarına intisaba çalışması ve devlet işleriyle uğraşması, Meremmetci Mustafa Ağa’nın işine yaradı. Çünkü, zamanında, Mimar Kasım’dan sonra, başmimarlığa lâyık ondan başka kimse yoktu. Mimar Kasım, politikacılığı yüzünden daima hapse atıldı... Mimar Mustafa Efendi, karışık devirlerde bir türlü tamamlanamayan Yenicami’yi bitirdikten sonra, Davudpaşa Kasrı’nı inşa etti..." (Kitaptan)