Arapça, Farsça ve Türkçe'de kırk hadis diye anılan ve 8 yüzyıldan itibaren çeşitli
örnekleriyle ilmi ve edebi bir tür olarak ortaya çıkan hadis-i şerif derleme çalışmaları
Peygamberimizin Ümmetimin dinî işlerine dair kırk hadis derleyen kimseyi Allah Teâlâ
fakihler ve âlimler topluluğu arasında diriltir. hadisinden hareketle kaleme alınmışlardır.
Arap, Fars ve klasik Türk edebiyatında birçok şair böyle bir eser ortaya koymayı bir görev
olarak kabul etmiş ve bunun çok çeşitli örnekleri kültür ve medeniyet dünyamıza katılmıştır.
Nevâyî, Fuzulî, Âşık Çelebi, Nâbî, Nevî, Hakânî, Latîfî ilk akla gelen örnek isimler.
Molla Câmî'nin Farsça manzum olarak kaleme aldığı ve Fuzûlȋ tarafından da Osmanlı
Türkçesine manzum olarak çevrilen bu eseri, 1951'de Kemâl Edîb Kürkçüoğlu günümüz
Türkçesine kazandırmıştır.
Fuzûlȋ bu eseri Burada yazılanlar makul sözlerin en doğrusu ve makbul hadislerin en
kusursuzudur. Bu nedenle fesahat sahipleri bu sözleri itibar sayfasına nakşetsinler ve belagat
erbabı defterlerini bu sözlerle süslesinler. Bu sözlerin her biri, hikmetleri inşa eden ve
kudretli hükümleri yazdıran Allah'a birer hamddir. Allah, nasihatleri barındıran ince anlamları
ve içinde öğütler saklı olan olan kelimeleri, anlatışı kimseye benzemeyen Resûl'ünün
lisanında bir mucize gibi söylenir kıldı. Allah bu lisanla, yakîn perdesinin etrafında
bulunanların uyması gereken amelleri bildirmiş ve din işlerini icra eden kimselerin bunları
meşakkat ve zahmetle dert edinmelerini istemiştir. cümleleriyle takdim ediyor ve umûm-i
feyz için Türkî lisanına tercüme ettiğini söylüyor.
Yetmiş yılın ardından yeniden Büyüyenay kitaplığına katılan bu eserin en güzel taraflarından
biri de Molla Câmî ve Fuzûlî gibi medeniyet dünyamızın iki önemli ismini biraraya getirmesi
ve bu birlikteliği de son dönem kültür ve medeniyet dünyamıza titiz ve samimi çabalarıyla
katkıları olan Kemâl Edîb Kürkçüoğlu'nun ortaya çıkarmasıdır.