Müslüman toplumların Batı ile karşılaşmasından itibaren bugüne kadar yaşanan gelişmeler, İslam dünyasının her bakımdan yetersizliğini ciddi anlamda faş etmiştir. Bilgi, donanım ve geliştirilen hayat pratikleri açısından oldukça görünürlük kazanan bu yetersizlik karşısında Müslümanların maluliyeti birkaç türlü incelemeye değerdir. Birincisi, kendi yetilerini geliştirmek yerine içine büzülerek ve suçluyu dışarıda arayarak vakit öldürmektedirler. İkincisi, sahip oldukları potansiyelleri geliştirmek, bilkuvve haline getirmek yerine hoyratça harcamaktadırlar. Üçüncüsü, gerçeklerle yüzleşmek yerine tarihe kaçarak orada romantik bir hayat yaşamaktadırlar. Dördüncüsü, sorunlarını kendileri halletmek yerine başta Tanrı olmak üzere kendini dışındakilere havale etmektedirler. Beşincisi, acı gerçeklerle her karşılaştıklarında hamasete sarılmaktadırlar. Kısaca belirtilen bu maluliyetler, ilk elden İslam dünyasında stratejik bir bakışın eksikliğine göndermede bulunmaktadır. Saniyen, Müslümanların taklit, hamaset ve şikâyetleri bırakarak ciddi çalışmaya yönelmelerini vurgulamaktadır. Bir şekilde muhatap oldukları sorunlar ve idame ettirdikleri hayat karşısında kendi tarih ve gerçeklikleriyle farklılaşmış ödünç akılları bırakarak evleviyetle kendi akıllarıyla bir yol, yordam ve strateji kurmak zorundadırlar. İşte sebeple kitabımız Müslüman Aklını Kurmak şeklinde tesmiye edilmiştir