Dualarımızda asla yalan yoktur. Kendimizi neden aldatalım? Zayıflığımızdan, âcizliğimizden ve çaresizliğimizden hiç utanmadan dua ederiz. Duanın dilini bilmeyenler aslında dünyanın da dilini bilmiyorlar demektir. Çünkü rüzgârların uğultusunu, dalgaların hışırtısını, kuşların cıvıltısını, suların şırıltısını duymayanlar; rengârenk kelebeklerin kanat çırpışlarını, al renkli lalelerin, masmavi menekşelerin sapsarı papatyaların açılışını görmeyenler, duayı nereden bilsinler? Duanın dilini bilmeyenler, hayatla aynı dili konuşamazlar!
İşte tevhidin bütün boyutları ve incelikleri ile anlaşılması için, OL DEDİ OLDUnun açılımı gerekiyor. Bunun için bilimin sağlam basamaklarından yukarıya, tepeye; ta üst düzeye çıkarak, Evreni oradan hem seyre dalacağız ve hem de dualarımıza oradan bilinçle devam edeceğiz!