Bir şehri, haritalara eklenmesi gereken yeni bir köprü, kuş cıvıltılarıyla tıka basa dolu yaşlı bir orman ya da ilkbaharda gençlik çağlarına dönüp delice akan ama kış geldiğinde her şeyi yavaşladığı ve azaldığı için ihtiyarlayan bir nehir bölebilir. Hepsine tahammül edilir fakat bir duvarın böldüğü şehirlere sadece acınır.
Bir şehir arkasından geldi Naime Erkovan'ın terk ettikten yıllar sonra. Yıkılmış bir duvarı, kırılmış bir ayna gibi yapıştırıp kendisine tutmasını istedi: Kendisine yani Berlin'e. Kendisine yani çocukluğuna. Şehir bir çocuğun aynasında tazelenirken, çocuk bir şehrin aynasında büyüyecekti.
Olay Berlin'de geçti evet, fakat İstanbul'da öyküye dönüştü. Erkovan'ın aynasındaki yüzde hepimize ait çizgiler var.