Bodur elmanın çıplak dallarına iki serçe kondu. Yavaşça yaklaştım onlara. Biraz cıvıltı, biraz umut bulmak için hayata dair. Korktu ayak seslerimden ikisi de.
Bir üstteki dala kanatlandı. Dal hafif hafif sallandı. Dün gece yağmış olan yağmurun sularından birkaç damla düştü yere, soğuk ve toprağa karışmaya başlamış olan kahverengi yaprakların üstüne.
Bir ala karga çığlık atarak uçtu çatının üstünden. İlerideki kavağın çıplak dallarından birine kondu. Hastanenin arka çıkışındaki morgun kapısında bitmiş olan Hüda'yı nabit incir ağacının üstünde hiç yaprak kalmamış.
Hava karardı. Bir hasta yakını, bir türkü tutturdu inceden, ağlayarak:
Hastane önü incir ağacı,
Doktor bulamadı bana ilacı.
Diz çöktüğü duvar dibinden kalktı.
Ocağıma incir ağacı diktin felek. diyerek sildi gözlerini
kolunun yenine. Acil servise girmeye hazırlanan bir ambulansın
siren sesi duyuldu. Başka bir Maria'nın hikâyesi başladı