Bu çalışmanın savı; romanı, sokağa tutulan bir ayna olarak görmenin değil, romanı yazarın düşünce dünyasını yansıtan bir ayna olarak görmenin, görmeye çalışmanın sonucu olarak ortaya çıktı. Romanda Bilgi-İktidar-İdeoloji: Türk Romanı Üzerine Bir Söylem Çözümlemesi başlıklı bu çalışmanın birinci bölümü bilgi-iktidar-ideoloji kavramlarına yönelik tanımlayıcı ve aralarındaki bağlamı açıklayıcı bir içeriğe sahip olmakla birlikte çalışmanın kuramsal temellerini inşa eden bu kavramların edebiyatla ilişkisine de değinmektedir. Yine birinci bölümde bu kavramların edebiyatla ilişkisi bağlamında metin çözümlemelerinde kullanılacak yazınsal hegemonya, nihai ideolojik söylem, biçimsel ideolojik söylem gibi yeni tanımlayıcı ifade önerileri sunulacaktır. Bu açıdan birinci bölüm; hem çalışmaya ilişkin temel kavramları içermekte hem de metin çözümlemelerine yönelik bir ön hazırlık işlevi görmektedir.
İkinci bölümde ise modern Türk romanı Ahmet Midhat Efendi ile başlatıldığı için, Ahmet Midhat Efendi, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve devamında yine Türk romanının Cumhuriyet dönemindeki iki ayrı ideolojiden önemli iki temsilcisi, Peyami Safa ve Kemal Tahir incelenecektir. Peyami Safa ve Kemal Tahir'e yönelik incelemeler tematik ya da ideolojik düzlemde bazı eşleştirmelerle de ele alınacaktır. Bu bağlamda Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Tarık Buğra da çalışmaya dahil olacaktır. İkinci bölümde yazarların ideolojik tutumlarını belirleyen hususlarla birlikte, çalışmaya dâhil olan romanlarda ideoloji ve ideolojik öğelerin ortaya çıkış biçimi, ideolojinin yazarın söylemini nasıl şekillendirdiği, yazarın ideolojisi doğrultusunda romanın teknik unsurlarını ve birtakım bilgi kaynaklarını kullanarak okur üzerinde kurduğu tahakküm çözümlenecektir. Çalışmanın amacı birtakım ayrıntılar üzerinden adı geçen romancıların ideolojik dünyasının izlerini sürmek, altını çizerek söylemek gerekirse, yazarın naklettiği her bilginin değil, yazarın hegemonik söylemini kurabilmek için ideoloji adına, ideolojiye ilişkin bilgi dönüştürümlerini tespit etmek, bunların üslûbuna bir tahakküm biçimi olarak yansımasını çözümlemektir. Üstelik romandaki bu hegemonik söylemi tek başına edebiyat tarihinin verilerini kullanarak açıklamak güç olacağı için modern felsefenin ve sosyolojinin üzerine rikkatle eğildiği bilgi-iktidar-ideoloji kavramlarına bu hegemonik söylemi çözümlemede önemli bir yer ayrılmıştır.