Sahâbe, İslâm dininin Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci temel
kaynağı olan sünnet ve hadislerin öğrenim ve öğretiminde
önemli bir konuma sahiptir. Onlar kendilerine hadis diye nakledilen
her sözü hemen hadis olarak almamış, bunları hadis diye
rivayet etmemişlerdir. Aksine hadisin kabul ve rivayeti meselesi
üzerinde önemle durmuşlar, bu konuda inceden inceye düşünüp
en küçük ayrıntıyı bile hesaba katmışlardır. Kendilerine iletilen
ve daha önce duymayıp garip buldukları hadisleri belli kriterlere
tâbi tutmuşlar ve ancak hadis olduğuna kanaat getirdikten sonra
kabul etmişlerdir. Hadis öğrenmeye ve öğretmeye karşı duydukları
güçlü arzularına rağmen çok hadis rivayetini hoş görmemişler,
râvileri az hadis rivayetine özendirmişlerdir. Bazen bu konuda
sert ve katı davranmaktan çekinmemişlerdir. Onları bu şekilde
davranmaya iten sebep, hadiste hata etmenin Hz. Peygamber’in
ağzından yalan uydurmak anlamına geldiğine inanmaları ve bu
sebeple hadis rivayetinde hata etmekten duydukları büyük korkudur.
Bundan ötürü, hadis rivayetinden mümkün olduğunca kaçınma,