Siyasetçilerle yazarlar, Şark Meselesi'nin, Devlet-i Aliyye ile bazı Avrupa devletleri arasında Devlet-i Aliyye'nin yönetimindeki topraklar üzerinde süregelen mücadeleden ibaret olduğu konusunda görüş birliği içerisindedirler. Bir başka söyleyişle, bu mesele, doğrudan Devlet-i Aliyye'nin Avrupa'daki varlığıyla ilgilidir.
Doğulu ve Batılı diğer bazı yazarlar ise, Şark Meselesi'nin, İslam ile Hıristiyanlık arasında var olan kesintisiz mücadele olduğunu söylemişlerdir. Buna göre, Şark Meselesi, İslam'ı esas alan devletlerle Hıristiyan devletler arasında aralıklarla sürüp giden bir haçlı savaşıdır. Bir tür gerçeklik payı içermekle birlikte bu tarif kısmen doğrudur. Çünkü, Devlet-i Aliyye ile çekişme halinde olan devletler onun karşısına yalnızca din adına çıkmamakta; çoğunlukla Devlet-i Aliyye'nin topraklarını elde edebilmek için düşmanlık beslemektedirler. Tarih bize pek çok durumda göstermiştir ki, din yalnızca, ulaşılmak istenilen asıl amaç uğrunda bir silah, ya da araç olarak kullanılmıştır.
Tarihlere başvurulup, Devlet-i Aliyye'nin ortaya çıkışından günümüze kadarki sayfaları çevrildiğinde görülecektir ki, ?Şark Meselesi, Osmanlı devletinin doğuşuyla başlamış bir meseledir. Türklerin Avrupa topraklarına ayak basıp görkemli devletlerini kurdukları andan itibaren bazı Avrupa devletleriyle aralarında günümüze dek süren şiddetli bir çekişme başlamış ve pek çok savaşlar meydana gelmiştir.