Sefiller, her biri bir roman büyüklüğünde beş kitaptan oluşuyor; romanda her şey var. Romanın esasını, Jean Valjean'ın hayatı teşkil ediyor, Marius ve Cosette arasındaki aşk da bu hayatı süslüyor. Hikâyenin büyük bir kısmı gerçek olaylara dayanıyor. Sefiller, tezi olan bir roman; adaletsizliğe karşı bir hücum. Hugo, insanları, küçük suçlar için küreğe mahkûm eden, suçluyu ıslah etmekten ziyade cezalandırmak üzerinde duran, hafifletici sebepler üzerinde durmayan, göz hapsi altında tahliyeye imkân vermeyen barbarca bir hukuk ve ceza sistemini eleştiriyor. Bu halleri yaratan ve katlanan toplumu suçluyor. Hugo'nun, Fransa tarihinde çok önemli yeri olan İmparatorluk, Bourbon restorasyonu ve Temmuz hanedanlığı hakkındaki sözleri okunmaya değer ve ibret verici. Aslında Marius'un siyasî düşünceleri, tıpkı Hugo'nun geçtiği safhalardan geçiyor; ilkin kralcı, ardından Bonapartçı ve nihayet cumhuriyetçidir. Hugo, Fransız Millet Meclisi'nde bulunmuş olmakla, pratik politika hakkında bildiklerini anlatıyor.
Maamafih, halkı imparatorluğun fanatik destekleyicileri haline getiren veya onları, ölmeleri için barikatlara gönderen siyasî hareketin mistisizmi hakkında şevk ve heyecan duyuyor. Sefiller, hepsinin üstünde, kutsallık üzerine ahlâkî ve dinî bir incelemedir ki, bu da bir romancı için belki en zor tezlerden biridir. Piskopos Myriel, aziz mertebesinde bir adam ve onun Valjean üzerindeki ahlâkî nüfuzu onun iyi bir insan olması yolunda kesin bir rol oynuyor. Valjean'a gelince; bir cömertlik ve fedakârca sevgi modeli. Böylece, o da diğerlerine tesir ediyor, onların doğru yola girmelerine imkân hazırlıyor. Bu suretle anlatılan ahlâkî ders, dinî kalıplardan çıkarılıyor; son derece kötü bir insan bile, affedilmekle, kendisine sevgi ile muamele edilmekle, doğru yola girebilir. Bu sosyal, siyasî ve ahlakî tezlere ilâve olarak Hugo, hikâye ile organik bir bağlantısı olmayan muazzam miktarda çeşitli bilgi ve yorumu da önümüze koyuyor. Böylece, argonun tarihi, rahibe ma-nastırlarında hayat, Paris'in lâğımları ve Waterloo savaşı hakkında âdeta bağımsız makaleler okuruz. Bunların bazıları göz kamaştırıcıdır. Waterloo'da olup bitenler şaheserce anlatılıyor. Nihayet Hugo'nun, Paris'in eski mahalleleri hakkındaki notlarını da zikretmeliyiz.
O bunları yazdığı sırada, bu mahalleler yıkılıyor, yeni ve geniş yollar yapılıyordu. Hugo'nun bu yazıları, hızla kaybolmakta olan sokak ve binalar için duyduğu derin nostaljiyi (hasreti) yansıtıyor. Pek az yazar, şehri, hayat, metabolizma ve ölüm işlemleriyle yaşayan bir organizma halinde görebilecek kadar böyle-sine derin hislere sahipti. Sefiller, hiç şüphe edilemez, bir şaheser. Onun yaygın, konudan konuya atlayan yapısını bir kusur olarak kabul etsek dahi, romanın plânı, modern bir zevkin kolaylıkla kabul edemeyeceği ölçüde melodram ve tesadüflere dayanıyor; üslûp gösterişli, fazla düşünmeksizin ortaya sürülen anti-tezlere dayalı, ton gösterişli, iddialı ve mübalâğalı. Herşeye rağmen Valjean ve onun piskoposu, edebî ölümsüzlüğe eriştiler ki, Sefiller'i okuyanlar onları unutamaz. * Ötüken'ce yayınlanan 1970 sayfa boyutundaki kitap l907 yılında Avan-zade M. Süleyman tarafından Osmanlı Türkçesiyle yayınlanmış olan metnin yeni harflere çevrilerek Erol Kılınç tarafından günümüz Türkçesine uyarlanması suretiyle yayına hazırlanmıştır. Eksiksiz bir metindir. İçindeki resimler ise orijinal baskılarındaki resimlerden basıma uygun olabilenlerinden seçilmiş-tir. Ötüken, eseri gerek üslûp ve gerek teknik olarak yüksek bir kalite ve iplik dikişli ciltler halinde okuyucuya sunmuştur.