“Başlangıçta Söz vardı…” cümlesi belki de Yeni Ahit külliyatının akılda en çok kalan şiirsel ifadelerinden
biridir. Yuhanna İncili yazarı, biraz sonra sahneye alacağı başkahramanı perdenin gerisindeki izleyicisine
betimlerle anlatan bir drama eserini taklit edercesine hikâyesine başlar. Çağdaşlarının yaptığı gibi zaman ve
mekânın kesiştiği muayyen bir noktayı değil, varoluşun öncesini esas alır. Önceki İncil yazarlarının İsa
hakkındaki betimleri Yuhanna İncili’nin İsası’nı tasvir etmede yetersizdir. Bu sebeple nam-ı diğer Dördüncü
İncil kendisinden önceki anlatıların kurgu ve kronolojisini yeniden tasarlar. Bu tasarımın sunduğu kristolojik
model eskatolojiden ziyade protolojiyi dikkate alan söylemsel bir tanrılaştırma dilini kullanır. Elinizdeki bu
kitap Yuhanna İncili’nde beliren İsa tasvirinin bağlamını ve inşâsını sembolizm ve kristoloji arasındaki
etkileşim üzerinden ele almaktadır.