Marcus Cicero Roma Cumhuriyeti’nin en büyük hukukçusu, politikacısı ve hatibiydi. Keskin zekâsı, sivri dili ve hitabet ustalığı sayesinde güç takıntılı rakiplerin, ekonomik sıkıntıların, dış tehditlerin ve çekişip duran siyasi grupların yarattığı hengâmenin arasından sıyrılıp Roma devletinin en yüksek makamı olan konsüllüğe seçilebilmişti. Marcus Cicero aristokrat bir aileden gelmediği için bu başarısı elbette çok daha ilgi çekici bir hal alıyordu. Peki Cicero dişli rakiplerini geride bırakıp seçilebilmeyi nasıl başarmıştı? MÖ 64 yılı seçimlerine idealist düşüncelerle katılan Marcus Cicero’nun başarılı bir seçim kampanyası yürütmesi için bazı tavsiyelere ihtiyacı olduğunu düşünen Quintus Tullius Cicero ağabeyine bir mektup yazmaya karar verir. Bu uzunca mektubunda Quintus, bir siyasi danışman gibi, ağabeyinin nasıl bir siyasi rekabet ortamı içerisinde bulunduğunu, kitlesinin niteliklerini çok iyi gözlemleyip çözümleyerek, kampanya dönemi sonunda başarıya ulaşabilmesi için uygulaması gereken pratik önerileri sıralar. Machiavelli’nin siyasetin nasıl yapılması gerektiğine dair 16 yüzyılda kalem aldığı Hükümdar’ının özünü yansıtan Siyaset Sanatı siyasetin aslında 2000 senedir neredeyse değişmeyen bir uğraş olduğunu gözler önüne seriyor. Samet Özgüler’in Latince aslından notlandırarak çevirdiği Siyaset Sanatı, bugünün siyasetçilerine olduğu kadar seçmenlerine de bir seçim kampanyasının nasıl yürütüleceğini ve seçimden nasıl galip çıkılacağını kısa, öz, yalın ve açık bir şekilde anlatıyor. Quintus’un tasvir ettiği MÖ 64 yılının siyasi iklimi ve verdiği tavsiyeler size hiç de yabancı gelmeyecek.