İnsan davranışları ile ilgili determinizm-iradecilik dikotomisi, gerek sosyal bilimlerde gerekse dini ilimlerde teorik kamplaşmalara sebep olmuştur. Sosyal bilimlerde, pozitivist-natüralist sosyal bilim anlayışının determinist kampta; söz konusu anlayışa tepki olarak doğan yorumlayıcı-inşacı perspektifi n ise iradeci kampta yer aldığını rahatlıkla ifade edebiliriz. İslami ilimlerde, insan davranışlarının Allah tarafından önceden belirlendiğini ima eden kader problemi, Allahın sonsuz irade ve kudretiyle insan özgürlüğünü ve dolayısıyla insanın dini ve ahlaki sorumluluğunu (çünkü özgürlük olmadan sorumluluk olamaz) telif etme sorunudur. Bu meyanda, iradeci, determinist ve uzlaştırmacı kelam ekollerinin sahneye çıktığını görüyoruz. Sosyal bilimler ile dini ilimlerin birbirine rakip hatta düşman olarak algılanması ve sosyal bilimlerin batı merkezli perspektifl eri, Müslüman toplumlarda sosyal bilimlerin gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı şekilde ülkemizde, müfredatında din sosyolojisi ve din psikolojisi öğretimine yer verilen İlahiyat Fakültelerinde de, aynı algı ve batı merkezli bakış açısı, söz konusu bilim dallarının gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Dolayısıyla, zikredilen algıya neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması ve sosyal bilimlerin, İslam kültür ve medeniyet göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmenin ilk adımı ise, iki bilgi kümesinin de doğru bir şekilde anlaşılması, aralarındaki ittifak ve ihtilaf noktalarının belirlenmesidir. İşte bizim çalışmamız, davranış teorileri bağlamında bu ilk adımı gerçekleştirme gayretine matuftur.