Batılı veya batı dilleriyle yapılan araştırmaların dayanağı, İran'da klasik felsefe eğitimini yüzyıllar boyu sürdürmüş geleneksel âlimler ve eserleri olmuştur. Bu âlimlerin 20. asırdaki en büyük temsilcisi ise Muhammed Hüseyin Tabâtabâî'dir. Telif ettiği felsefe eserleri ve klasik felsefe alanında yetiştirdiği aktif öğrencileri sayesinde, İran felsefe geleneğinin özellikle de 'Aşkın Hikmet Okulu' olarak bilinen Molla Sadrâ tarafından 17. asırda temelleri atılan felsefî sistemin dünyaya tanıtılmasında çok önemli katkılarda bulunmuştur.
'Aşkın Hikmet Okulu'nun öne çıkardığı en önemli kavram varlıktır. Varlık ile metafizik arasında kurulan sıkı ilişki metafiziğin bir tür varlık felsefesine dönüşmesini sağlamış ve birbirinden ayırt edilemez bir terkibe ulaştırmıştır. Varlıkla ilgili görüşlerin metafizikle ilgili görüşlerle iç içe olması, herhangi bir alanda yapılacak araştırmanın diğerine zorunlu bir kayışı gerektirmesine yol açmaktadır.
Bu kitap, İslam felsefesinin geç döneminde varlık felsefesi ile metafiziğin ana konularından birini, döneminin tartışmasız en önemli filozoflarından sayılan Tabâtabâî felsefesi özelinde araştırmayı hedeflemektedir. Bu tür bir felsefenin öne çıkardığı kavramların analizi, üstüne oturduğu temelleri ortaya çıkarmak ve tarihsel olarak konumlandığı yeri tayin etmek, eserin hedefini teşkil etmektedir.