XV. asır başları doğuda, batıda Türk'ün yıldızının parladığı yıllar... Timur Han, şarkta ne kadar âsî kral, han, hakan varsa hepsini hizaya getirmiş, büyük imparatorluğunun sınırlarını bütün Asya'yı içine alacak şekilde genişletmişti. Batıda dağınık beyliklerden yeni bir devlet kuran Yıldırım Han ise; Doğu Roma İmparatorluğu'na son vuruşu vurma hazırlığındadır. İki cihan hakanı adeta dünyayı fiilen paylaşmış durumda... Aynı kandan, aynı kültürden gelen ve aynı maksatla bezeli iki cihan hükümdarını yenemeyenler ise her türlü yalanı, düzeni, iftirayı yapmaktan geri durmazlar. Haset, kıskançlık içinde kıvranan korkak düşmanlar oldukça sinsidirler de. Boş durmazlar. Onlar için her yol mübahtır. Medeniyet yarışında daha da ileri gitmeye hazırlanan bu iki kardeş devleti birbirine düşürmek için ne lazımsa yaparlar. Umulmadık yerden, beklenmedik zamanda bir fitne ateşi tutuştururlar. Bu öyle bir ateştir ki bir anda iki kardeş milleti yakar, adeta kavurur. Vatanı, milleti için fedakarlıkta sınır tanımayan Doğan Bey'e, Timur Han'ın başını getirmek üzere Uluğ Devletçe vazife verilir. Korkusuz cengaver, Timur Han'ın çadırına kadar girer ve gerçekleri o an gözüyle görerek yapılan tuzakları anlar. TARİHİN KÜSTÜĞÜ AN romanında, iki cihan hükümdarını karşı karşıya getirmemek ve çıkan fitneyi önlemek için akıl almaz bir mücadele veren Doğan Bey'in nefes kesen maceralarını okuyacaksınız.