Pek çok şey sökülüp atılmıştı yerinden. Teknolojinin en son ürünleri gelirken eski paslı, emektar makinalar, darbe gerilimleri, son dakika haberlerinin tansiyonları, ikinci baskıları, kâğıt stokları, bekçiler, müvezziler, uzun soluklu karlarda Anadoluya haber yetiştirenler, yetiştirirken ölenler, donanlar... Herşey bir rüzgâra kapılıp dağılıp gitmişti.
Verilmiş sözler
Bir sehpa kıyısında simit kaşarla geçiştirilmiş öğle yemekleri unutularak, önlerinde ceketlerini ilikledikleri ağabeylerini, ablalarını silerek
Tipo baskılarla çıkan renksiz gazete ve dergilerde bir virgülü atlamanın kaygılarıyla uyumazlardı geceleri... Doğruyu söylemek, yazmak uğruna ne kavgalar verilmişti... Bugünse
Bu azmış çamaşıra denk kirlilikte, kirli zamanlarda ise
Sevinç Çokum, Tren Burdan Geçmiyorla yakın zamanların romanları dizisine yaşadığı gerçekler içersinde tanıdığı çehrelerden esinlenerek yeni bir örnek kattı. Medya dünyasından inandığı doğruları bırakmamak için direnen gazeteci Nüzhet Fermanlı, yeni yetişen tutkulu genç gazeteci Aysan, varlığını kurallara sıkışmış toplumun bir yerlerinden çıkarmağa çalışan seramikçi kız Simay, ve Abukizm felsefesinin temsilcisi sokak şairi Sonsuz.
Yazarın bugün bir tarafta kalmış Eski Anadolu Türkçesinden de kelimeler seçmesi yanında, insan ilişkilerini şimdiye kadarki anlatım özelliklerinin dışına çıkarak sergilemiş olması önemlidir. Eserde hayatın özgür bir dille ortaya konuluşu, yer yer mizahla örülü anlatı incelikleri, iğneleyici, dokundurucu ögeler dikkat çekmektedir.