Doğuşundan Günümüze İslamî İlimlere Dair Literatürün Zengin Bir Yekûn Tuttuğu Aşikâr Olmakla Birlikte Genel Olarak Vahye Dayalı Bilginin Yorumlanıp Şekillendiği, Farklı Kültürlerin, Düşünce Akımlarının Etkisiyle Gelişip Her Bir İlim Dalının Kendi Mecraını Bulduğu Tarihî Süreç, Dönemleri İtibariyle Tam Olarak Ortaya Konulamamıştır. Hadis Tarihi Ele Alınırken Başta Hz. Peygamber Dönemi Olmak Üzere Hicri İlk Üç Asrı İçine Alan Ve Rivayet Asrı Diye Tavsif Edilen Döneme Geniş Yer Verilmekte, Özellikle De Beşinci Asırdan Sonraki Süreç Çoğu Zaman Fazla Ayrıntıya Girilmeden Ele Alınmaktadır. Üstelik Daha Çok Belli Bir Dönemde Telif Edilen Literatür Üzerinde Durulmakta, Siyasi Arka Plan Ve Sosyal Hayat Genellikle İhmal Edilmektedir. Nitekim Hicri 7. Yüzyıldan İtibaren Hüküm Süren Memlükler Dönemi De Hadis İlmi Açısından Yeteri Kadar Ele Alınmış Değildir.
Memlükler Dönemindeki Hadis İlminin Sadece Literatür Merkezli Bir Anlatıya Dönüşmemesi Ve Hadis İlminin Her Açıdan Ele Alınıp Muhaddislerin Konumunun Belirlenebilmesi İçin Söz Konusu Dönemdeki Hadis Âlimlerinin Birbirleriyle İlmî Ve Sosyal İlişkileri İle Siyasilerle Olan Münasebetlerinin De Ele Alınması Gerekmektedir. Zira Askerî Bürokrasinin Oldukça Güçlü Olduğu, Etnik Köken Ve Mezhep Yönünden İdarecilerle Halkın Ayrıştığı Memlük Toplumunda Ulemanın, Halk İle Yönetici Kesim Arasında Aracı Olmak Gibi Önemli Bir Vazifesi De Bulunmaktadır. Âlimlerin Büyük Kitleleri Harekete Geçirme Gücünün Farkında Olan İdareciler, Bu Alanda Öne Çıkanların Desteklerini Arkalarına Alarak Halk Üzerinde Meşruiyet Sağlama Ve Otoritelerini Temin Etme İhtiyacı Duymuşlardır. Bu Nedenle Savaş Kararı, Barış Müzakeresi Gibi Kritik Noktalarda İslâm Âlimlerinin Toplum Üzerindeki Etkisini Hesaba Katmak Durumunda Kalmışlardır.