Osmanlının Kurandan yararlanan bir kazanç ekonomisi ve dünya görüşü vardı. Bu yönelim aşırı kazanç motifi yerine tasarrufu egemen kılıyordu. Ahilik felsefesi de toplumsal dengeyi bozan zenginlik normlarını paylaşımcı bir yöne çekiyordu. Böylece, Osmanlı sınaî ve ekonomik düzeni İslam kültür kodu ile kendine özgü bir modeli temsil etmiş oluyordu.
Cumhuriyet ve Post Cumhuriyet dönemleri, sanayileşme ve ekonomik atılımların gerçekleştirilmesinde etik değerlerden yoksundu. Kazanç sağlamak için kazanç peşine koşan bir aşırı kapitalistleşme modeli, Türk sınaî ve ekonomik yapılaşmasının felsefesini oluşturur. Özellikle, laik kültür kodunun bireysel alanlara terk edilmesi ve çalışma sektörlerinden kesinlikle dışlanması da bu süreci hızlandırmıştır. Böylece, etik değerlerden soyutlanmış ve tamamen materyalist bir düzenin içine itilmiştir.
Türk toplumunun simgesini belirleyen liberal ekonomik düzenin ve sanayileşme dalgalarının da tıpkı Batıda gözlemlendiği gibi püriten nitelikte ahlak normlarını kazanması gerekmektedir. Günümüz anarşik liberalizm akımları, gelenekli Türk toplum yapısının dengelerini bozmakta ve insanlarımızı anarşik bir ortamın içine itmektedir. Nitekim 1929da tanık olduğumuz Büyük Bunalımın bir benzeri de şu anda toplumumuzu etkisi altına almış bulunmaktadır.
Sanayi sosyolojisi, gözleneceği üzere bir toplumda ekonomi ve sanayileşme alanında yürütülen girişimlerin ötesinde, insanlar arası ilişkiler sistemi, zenginlik-yoksulluk kültür koduna dayalı sınıflar yapılaşması ve sosyal örgütlenme biçimleri tarzındaki oluşumları da gözden uzak tutamaz.
Prof. Dr. Orhan Türkdoğan