Gözlerimizi köylerimize, şehirlerimize kapattık, okul, mesai ve silah arkadaşlarımızı, komşularımızı, hatta akrabalarımızı göremedik. Baksaydık, Oğuzların (Türkmenler] beraberinde Abhaz, Boşnak, Çeçen, Çerkez, Kürt, Laz, Pomak gibi sosyal gruplar görecektik.
Türkiye Türklerini, sadece Oğuzlardan ibaret sandık ve ders kitaplarına öyle yazdık. Batı Türklüğü dedik, ama nasıl oluştuğunu hiç gündeme almadık. Sanki milletler tam teşekkülleriyle aniden ortaya çıkmıştı. Tarih içerisinde gelişip serpilmeyi anlayamadık.
Batı´da milliyetçilik, romantizmden doğmuştu. Çok fazla romantik olmamız, gerçeklerle aramızda bir perde oldu. Batılılar sonunda tanımlamalarının yanlışlığını gördüler. Renan, Gellner, Hobsbawm, Anderson ve daha niceleri, detaylı araştırmalarla hataları tamamen gün ışığına çıkardılar. Biz yine de kendi gerçekliğimizi, kendi araştırmalarımızla ortaya koyamadık. Bu kitap hiçbir ideolojik tesir altında kalmadan, gerçek yapımızı ortaya koymak maksadıyla yazıldı.
Bilim şahidimizdir; Bütün izahlarımız felsefe, psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji,
antropoloji, filoloji ve tarih branşlarındaki yerli ve yabancı en ciddi bilim
adamlarının eserlerinden kaynaklanmaktadır.
Zaman şahidimizdir: Birlikteliğimiz bin yılı bulan bir zaman dilimini
kapsamaktadır.
Yerküre şahidimizdir; Bulunduğumuz bölge ve gittiğimiz yerler bizi hep birlikte
görmüştür.
Devlet adamlarımız şahidimizdir, damarları m ızdaki kan şahidimizdir, türkülerimiz
şahidimizdir.