“Bu eserin temeli “Dost Görünen Düşman”dır ve bu düşmandan korunmaktır. Dost görünen düşman, düşmanların en tehlikelisidir. Ve bu çeşit düşmanın ferdîsi de millîsi de aynı derecede tehlikelidir. Biri ocak söndürür, biri yurt yıkar. Fakat dost görünen düşmanların en kötüsü vicdan düşmanıdır. Çünkü bir ferdi, bir milleti değil, milletleri birbirine düşürür.
Açık düşman, en basit düşman, belki en iyi düşmandır. Çünkü ona karşı tedbir almak ve ondan korunmak çok kolaydır. Fakat dost görünen düşmanla ve bu düşmanın hileleriyle uğraşmak çok güçtür. Beşeriyet, hayatının her safhasında bu düşmanla karşılaşmış ve bu düşmanla mücadelede zorluk çekmiştir. Dost görünen düşman, bir muamma değildir. Belki beşeriyetin bir zaafıdır. Çünkü beşeriyetin merhametine hitap eder ve merhameti istismar eder. İnsanın merhametine hitap eden bir düşman seçmenin zorluğu, merhametin yalnız acımak istemesindedir. Bu yüzden dost görünen her düşman, mutlaka bu hissi istismar ederek bir şahsı tepelemeyi, bir memleketin istilâsını kolaylaştırmayı yahut vicdanları avlayarak beşeriyeti birbirine düşürmeyi gözetler.
İnsanları bu yolda kurulan tuzaklardan korumak için yazılan üç hikâyeyi seçerek yüksek bir hissin aşağılık maksatlar uğrunda âlet edilmesinin neticelerini belirtmek istedim.
Seçtiğim eserlerin üçü de dünyanın en mümtaz şahsiyetinden üçüne aittir.
Birincisi: Tarihin babası sayılan Herodot’un Tarih'inden; İkincisi: Beydeba adıyla anılan Hint filozofunun Kelile ve Dimne adlı eserinden; Üçüncüsü: Hazreti Mevlâna Celâleddin-i Rumî’ni Mesnevi’sinden iktibas olunmuştur.
Hepsinin mevzuu “Dost görünen düşman”dır. Fakat her biri bu düşmana, ayrı bir rol vermiş ve ona bu rolü oynatarak dost görünen düşmanın ayrı bir cephesini aydınlatmıştır.
Herodot, dost görünen düşmanın bir ülkeyi nasıl fethettiğini anlatır. Beydeba, dost görünen düşmanın istilâya uğrayan bir memleketi, istilâdan kurtarmakla kalmayarak düşmanını nasıl imhaya muvaffak olduğunu izah eder. Mevlâna ise, vicdan avcılarıyla meşgul olmuş ve beşerin ruhunu istismar eden bu gizli düşmanların iç yüzünü teşhir etmiştir.”