Coşkun akan irmak gibi edebiyat verimleri, serinliğini değdirerek yüzümüze
ve başkalaşarak hızla uzaklaşıyor gözlerimizin önünden. Akışının ahengiyle
içimizde bir tür şarkıya dönüşen suyun, üstümüze doğru gelen kabaran
görüntüsünden tedirgin olmadığımız söylenemez. Yazılanı okurken etkileniyoruz ve
biriken yazıyı gördükçe de ürküyoruz açıkçası. Irmağın kaynağına ulaşmaya
gücümüz yetmiyor çok zaman; çağıldayan suyun sakinleşip durulduğu engine
ulaşmak şansı da bahtımızda yok gibi. Üç Duraklı Yolculuk, uygun bir geçiş yeri
bularak karşıya geçip öte taraftan bakmayı deneme çabasıdır; enginlere
ulaşabilmek hayaliyle akıntıya karışıp tenha bir köşede kaybolup gitmeden elbette.
Ne biçimde şekillenirse şekillensin geleceğin dünyası, orada edebiyat olacak,
okunacak ve bizler edebiyat metinlerini okumayı bildikçe de edebiyat, içimizdeki
dünyayı zenginleştirerek bizi olduğumuzdan daha bir insan yaparken içinde
yaşadığımız dünyanın gidişatını anlamamızı da kolaylaştıracaktır.
Üç Duraklı Yolculuk, söz yerindeyse 'cümlesi edebiyat' olan yazılardan
oluşmaktadır. Yolculuğun; edebiyat, öykü ve kitap duraklarında duyarlı okurunu
bekleyen yazılar, öncekilerin okunması olduğu ölçüde yeni üretimleri mümkün
kılan okumaları arzulayan metinlerdir. Edebiyat kültürünü var eden okumalar da
kuşkusuz bu yeniden okumalardır. Kitabın yazıları, dili söze çeviren pek çok yazar
ve onların yazdıklarıyla yüzleştiriyor edebiyatın iyi okurunu. Edebiyatı eğlence
olarak görmeyeler için Uç Duraklı Yolculuk kitabının her bir yazısı, Llosa'nın tenya
benzetmesi ayrıntısıyla bakıldığında edebiyatın, kişisel yaşama ortak oluşunun
tanıklarıdır.