Yazarın, soluk aldığı gibi yazması gerektiği öğütlenir. Sözü edilen yalnızca yazının ontolojik bağlamı değil; burada yazma eyleminin doğallığının ve taşıması gereken uyumun da vurgulandığını göz ardı etmemek gerekir. Buna, yazı eyleminin te- melindeki hasbîlik de denebilir. Yazı ve Yazgıdaki yazıların tamamı, bu dikkatlerin, düşünürken ve yazarken nasıl gerçekleş- tirilmesi gerektiği noktasında yoğunlaşmakta. Bu nedenle Silâhlı Sayfalarda düşünce çabasının gerçekleşmesi için sağlıklı bir zihnî yapıya nasıl sahip olacağımız ve nasıl koruyacağımız konusunda ayıklayıcı bir arayış içinde olunmaya çalışıldı. Yazı ve Yazgıdaysa bu ayıklayıcı arayışın sonucunda ulaşılan zihnî yapıyla birlikte hasıl olan düşüncenin söze ve yazıya dönüşürken, yazarından ya da muhatabından kaynaklanabilecek kazalar sonucunda uğraması muhtemel olan marazî hâllerden korun- ma ve kurtulma yollarına dikkat çekilmeye çalışıldı. Düşünce melekemizle dilimizin korunmasının, düşünürken de yazar ve konuşurken de insan kalbinin asıl etken olması, sözün tutumlu kullanılması gerektiğini sürekli göz önünde bulundurmanın önemine vurgu yapıldı. Yazılanların ve söylenenlerin hepsine önce kendimizin ihtiyacı olduğu elbette unutulmadı ama yazılı ve sözlü eylemlerimiz üzerinde hep birlikte düşünmeye bir çağrı olduğu da çekincesiz izhar edildi.