Yekten Yürekten, Amina Siljak-Jesenkovic'in Türkçede ikinci kitabı. İlki de okurlarımızın hatırlayacağı gibi Emin Daire'nin Sivri Köşeleri. Amina Siljak bir yandan Saraybosna Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü'nde ilmi araştırmalarına devam ediyor, bir yandan bizlere akademik dünyanın dışında muhtemelen ondan da beslendiği yazılar kaleme alıyor. Hakiki denemeler. Hakikatini samimiyetinden, içtenliğinden aldığı denemeler. Eleştiriyor, ironi yapıyor, hicvediyer, arada hikayeler anlatıyor, bazen kızıyor, ters köşeler meydana getiriyor, bizi kendimizle yüzleştiriyor, çeşit çeşit aynalar tutuyor. Adeta hayat gibi.
Bosna'yı anlattığını zannediyorsunuz, aslında Türkiye'yi anlatıyor. Her ikisini anlattığını düşünüyorsunuz insanlığa kapılar açıyor, büyük gelenekten günümüz taze güçler devşirerek oldukça canlı ve dingin metinler meydana getiriyor. Bir de ondan dinleyelim: Herkes ancak kendi parmaklarıyla dokunduğunu, kendi nazariyesini yazabilir. O kadar. Benim yazdığım Bosna'm, Türkiye'm, acı ve sevinçlerim, gündemim, geleneklerim, eleştirilerim, nostaljilerim, gerçek olanların zihnimde ve gönlümdeki tecellileri. Gösterilenlerin göstergeleri. Gerçek Hayat yazılarım, benim gerçeğim. Bir nevi duygu ve zihin hacamatı. Nadiren kan bağışı. Acıdan, sevinçten, tefekkürden patlamayayım diye.
Onun yazıları kitabının adı gibi Yekten Yürekten. Hesapsız, hasbi. Çünkü şöyle diyor: Duyguda, zihinde, gündemde ince hesap olamaz. İnce hesabın olduğu yerde aşk da olamaz. Mertlik olamaz. Bu yüzden Yekten Yürekten'i bütünlüğe kavuşturan yazıların her biri ele aldığı konu hakkında sırf bilgi vermiyor, bilgi güncel ile kadim arasındaki altın oranı bulmaya çalışıyor, turnusol kağıdı gibi kendini Yunus, Niyazi-i Mısri, Şeyh Galip... gibi ustaların hayat görgüsünden ışıltılar yakalamaya çalışıyor. Onların birlikteliğine duğduğu güvenle Yekten Yürekten oluyor.