1880’li yıllarda Moskova Üniversitesi’nin bütün profesörleri, öğrencileri ve Moskova’nın aydınlar grubu, büyük bir şaşkınlık yaşıyorlardı. Çünkü tanık oldukları şey, o güne kadar görülmemiş bir şeydi… Üniversitenin en genç Matematik Profesörü S. A. Raçinski, üniversitedeki kürsüsünden istifa edip ayrılmış, Rusya’nın Smolenska Eyaleti’nin Tatevo Köyü’nde öğretmenliğe atanması için Eğitim Bakanlığı’na bir dilekçe vermişti. Bilim dünyası onunla övünürken ve bir çok Matematik bilgini ondan önemli buluşlar bekle

Okuyucu bu eserde, yazarın daha önce yayımlanmış üç hikâye kitabındaki bakış açılarından biraz daha farklılaşarak yeni bir yazma evresine doğru yol aldığını görecektir. Kendisiyle ve hikâyeleriyle ilgili tezler, mülakat ve söyleşiler yapılan yazar, içinden geçtiği ve yaşadığı hayatın genel ve sıradan olan yönlerine değil tekil ve özel yönlerine eğilmektedir. Bir metroda yara bandı satan bir adamdan, kocası ve kayınvalidesince sürekli aşağılanan bir kadına; bir ev ve aile olmanın zorluğundan, hayatın zorluk

Erkekte para arayan bir kız mı, güzellik arayan bir kız mı, zekâ arayan bir kız mı bahtiyar olur? İçinde çeşitli İstanbul kızlarının yaşadığı bu romanda, her birinin geçirdiği flört, aşk ve evlenme tecrübesinin heyecanlı safhalarını okuyacak ve nasıl bir akıbete namzet olduklarını anlayacaksınız. Bu roman, İstanbul kızlarının endam aynası ve ruhlarının fotoğrafıdır. İstanbul Kızları, 2 Mart-3 Haziran 1945 tarihleri arasında En Son Dakika gazetesinde tefrika edilmiştir. Peyami Safa’nın Server Bedi müstearıy

Osmanlı Devleti’nin son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan tarihî süreçte, modernleşme, kimlik inşası ve siyasal dönüşüm ekseninde bir köprü kuran Jön Türklerden İttihatçılara, dönemin siyasi, sosyal ve ideolojik dinamiklerini derinlemesine analiz ediyor. Bu kitap, Jön Türkler ve İttihatçılar arasındaki farkları, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan çizgide ele alırken; reform ihtiyacını, ideolojik kırılmaları ve devletin modernleşme serüvenini detaylı bir biçimde ele alıyor. Türk modernleşmesinin en

“Borges, edebiyatı yaşayan bir labirente benzetir. Karanlık gecelerde mum ışığında kitabını yazarken gözlerini yitiren yazar ‘yaşayan bir labirentin’ duvar taşlarını elleriyle yoklayarak yürümez mi onun sokaklarında hâlâ? Binbir Gece Masalları’nın o kayıp yazarı biz bilmesek bile yaşayan bir labirentin içinde gizlice dolaşmaya devam etmez mi? Şeyh Galip, Fuzuli, Filibeli Ahmet Hilmi, Oğuz Atay, Dante, Cervantes, Dostoyevski… Ve henüz bilmediğimiz, tanımadığımız, adlarını buraya sığdıramadığımız binlercesi,

Kelimeler kötü yola düşmeden, insanlar yoldan çıkmaz. Tersi de doğrudur belki. Kelimeler var, tarihin derinliklerinden bir milletin karakterini ele verir. Bazen o kelime üzerinden dilin gücü asırları aşar, anlamına zenginlik katar. Bu kitapta kelimelerin sözlükteki anlamlarından öte genişleyen, büyüyen, kuşatan anlamlarına yoğunlaştık. Ok-Okuyucu, topuk, ocak gibi. Süvariler neden mahmuz takarlar ayaklarına? Bebeklerden alınan topuk kanı niye önemlidir? En önemlisi Aşiltopuğu, tendomu neye karşılık gelir? E

Her Müslüman, Rasûlullah'ın (s.a.v.) siretinin, Müslümanların hayatında ne büyük ehemmiyeti haiz olduğunu bilir. Siyer-i Nebi, fıkıh talebesi için arı duru bir kaynak, salah elde etmek isteyenlere doğru yolu gösteren rehber, belágat üslubu için en üstün örnek ve her türlü hayrın ana membaıdır. Bu ümmetin selefi, toplumu terbiye etme ve İslâm risaletini taşıyacak yeni bir nesil inşa etmede Rasûlullah'ın (s.a.v.) si-yerinin güzel tesirlerinin farkındaydılar. O nedenle Hz. Pey-gamber'in (s.a.v.) siyerini ve m

İnsanlık, biyolojik ve bilişsel sınırlarını aşma iddiasıyla yeni bir evrime adım atıyor. Peki bu sınırların ötesine geçmek, bizi daha "insan" mı yoksa "insan-ötesi" bir varlık mı kılacak? SineMasal Evrende İnsanlığın Sınırları, transhümanizm düşüncesini merkeze alarak teknolojinin, dijitalleşmenin ve yapay zekânın insan kimliği, toplum ve etik değerler üzerindeki derin etkilerini sorguluyor. Kolektif bir şekilde hazırlanan bu çalışmamız, beyazperdeden yansıyan distopyaları ve ütopyaları bir araya getirerek

Anne babaya itaat, Müslümanlara tevdi edilen, basite alınmayacak önemli yükümlülüklerden birisidir. Bu, anne babanın evladı üzerinde bir hakkıdır ve bu hak onlara Allah Teala tarafından verilmiştir. Hz. Peygamber tarafından da tescil edilmiştir. Günümüzde kuşak çatışması, anne-baba ile çocuklar arasındaki sürtüşmeler, kavgalar ve cinayetler had safhaya çıkmıştır. Asi evlatlar her geçen gün artmaktadır. Aileler bu konuda çok mustarip, huzursuz ve mutsuzdur. Maalesef pek çok kişi, anne-baba hakkını, anne baba

BORGİALAR GÜÇ VE SERVETİN GÖLGESİNDE Rönesans İtalyası… Bir yanda sanat ve bilimin altın çağı, diğer yanda taht oyunları, ihanetler ve acımasız güç mücadeleleri... Bütün bunların ortasında tarihin en kötü şöhretli ailelerinden biri yükseliyordu: Borgialar. Papa VI. Alexander olarak bilinen Rodrigo Borgia, yalnızca dinî bir lider değil, aynı zamanda hırslı bir politikacıydı. Papa olabilmek için servetini ve etkisini ustaca kullanmış, Roma’nın en güçlü adamı hâline gelmişti. Oğlu Cesare Borgia ise Machiavell

Dünyanın en eski milletlerinden birisi olan Türkler, derin bir kültürel mirasa ve zengin bir mitolojiye sahiptir. Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, bu kitapta Türk mitolojisinin ve destanlarının en önemli unsurlarını bir araya getiriyor. Tarihin derinliklerinden günümüze süzülen 200'ün üzerinde figür, kavram ve anlatıyı içeren bu eser, Türk milletinin eşsiz mitolojik dünyasını keşfetmek isteyenler için vazgeçilmez bir kaynak. Kök Tengri inancından Kayra Han'a, Erlik Han’dan Umay Ana’ya, Tamu’dan Uçmag’a, Atalar Kült

Tarihî Bir Miras Türk destan geleneğinin en eşsiz miraslarından biri: Dedem Korkut Kitabı. Oğuz boylarının kahramanlıklarını anlatan bu eser, yalnızca bir destan değil, aynı zamanda Türk dilinin ve kültürünün derinliklerine uzanan bir köprüdür. Ancak bu kadim mirası anlamak, yalnızca kahramanlık hikâyelerini okumaktan çok daha fazlasını gerektirir. Bu çalışma, Dedem Korkut Kitabı’nın en eski ve güvenilir nüshası olarak kabul edilen, 1440 sonrası istinsah edildiği düşünülen ancak kökleri 9. yüzyıla kadar uza

Bu satırları okurken aklınız bir yandan da telefonunuza gelen bildirimlerde mi? Ekranlardan uzaklaştıkça sürekli bir şeyleri kaçırdığınız hissine mi kapılıyorsunuz? Güzel bir manzaranın karşısında otursanız da, çok sevdiğiniz biriyle buluşsanız da telefonunuz hep elinizde mi? Peki ya gerçek hayatınız? Saatlerinizi ekran başında tüketirken, ilişkileriniz sanallaşırken ve algoritmalar sizi adım adım kontrol ederken... Dijital bir köle olduğunuzun farkında mısınız? Sosyal medyada özenle filtrelenmiş hayatlar…

Temelleri Antikçağda atılan Ortaçağ düşüncesi, yaygın kanaatin aksine felsefe tarihinde bir fetret devrini temsil etmez. Bununla beraber, bu çağda üretilmiş düşüncenin temelinde dini kaygılar olduğu için, Ortaçağ felsefesinde baskın bir dini karakter vardır. Ortaçağ düşüncesinde önemli roller oynamış İslâm filozoflarının inşâ ve ihyâ ettiği hikmet sadece yaşadıkları çağa tesir etmemiş, insanlığın ortak tefekkür mirasına göz ardı edemeyeceğimiz bir katkı sağlamış, Batı düşünce ve kültürünün ufkunu genişlet

Rüzgâr estiğinde, Çanakkale’nin tepelerinde kırmızı gelincikler dalgalanır. Toprak, sessizce anılarını saklar; ağaçlar, geçmişin fısıltılarını taşır. Martı, kıpkırmızı gelinciklere hayranlıkla bakarken, bir sorunun peşine düşer: "Gelincik neden kırmızı?" Bilge Ardıç, Ulu Meşe, Çolak Defne ve Yalnız Çam, ona bu topraklarda yaşananları anlatır. Bu kitap, minik kalplere tarihimizin en önemli destanlarından birini anlatmanın narin bir yolunu sunuyor. Savaşın yıkıcılığını değil, barışın ve kardeşliğin değerini

Yemyeşil bir ormanda ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte mutlu mutlu yaşayan ispinoz kuşu İdi, en yakın arkadaşı Emi'nin başka bir ormana taşınacağını duyunca çok üzülmüş. Sonra aklına bir fikir gelmiş. Ama bu fikri uygulamaları mümkün olmayınca, İdi bundan gökyüzünü sorumlu tutup ona küsmüş. Acaba gerçekten gökyüzü müymüş bu işin sorumlusu?

Arabistan çöllerinin ıssız köşelerinde yankılanan bir yiğitlik, Hazreti Hamza'nın kalbinde yeşeren bir sevgi... Hazreti Hamza'nın destansı ve sonu bütün Müslümanların yüreğini yakan yaşam öyküsü... İslam Gemici'nin kaleme aldığı bu tarihî roman, okuyucuyu Mekke'nin binlerce yıllık sokaklarından, Uhud'un şehadet kokan tepelerine doğru sürükleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Çölün ortasında bir vahada başlayan hayatı, yiğit bir savaşçı olarak devam ederken, amcasının oğlu Muhammed'in (Sallallahü aleyhi ve s

Benim derdim insan olmaktır. İnsan olunca, yüreği güzel insanlar sokakların değerini biliyor. İnsan olunca sanat oluyor, eğitim oluyor, güzellikler doğuyor. İnsan olmak sadece bir kelimeden, bir cümleden ibaret değildir. İnsan olmak parmak ucunda yanan ateşi yüreğinden ötesine tüm ruhuna yayabilmektir. Onun derdine, acısına, sevgisine dayanabilmektir. Dünya, insanın ruhunu pişirmek için yaratılmıştı. Biz insanlar ise dünyayı ruhumuzun ceplerine koyup taşımak olarak anladık. Âdem’den bu yana değişen bir şey

• Japon Takımadalarını ve Tanrıları yaratan Tanrı; İzanagi • Ölüler diyarına hükmeden ve Tanrıları yaratan Tanrıça; İzanami • Japon İmparatorluk ailesinin atası ve Güneş Tanrıçası; Amaterasu • Fırtına ve Denizler Tanrısı; Susanoo • Savaş Tanrısı ve Samurayların koruyucusu; Hachiman • Bolluk ve Zenginlik Tanrısı; Daikokuten • Bilgelik ve Düşünce Tanrısı; Omoikane • Bir şeftalinin içinden doğan ve iblislerle savaşan Kahraman; Momotarō • Doğaüstü güçlere sahip mistik bir kâhin; Abe no Seimei • Tanrılar • Tit

Zeyrekler mezuniyet hazırlığında. Bir son ve belki yeni başlangıçlar… O muhteşem maceralar geride mi kalacak? Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mı? Cevapsız sorular arasında bir Golboall turnuvası… Sihirli Baston Hasan yarışmacılara koçluk yapacak. Bu mümkün mü? O da ne! Tuhaf bir gazete çıktı karşılarına. Üzerindeki yazılar durmadan değişiyor. Bir şeyler anlatıyor bizimkilere! Resim defterine yapılmış çizimlerden geçilen bir dünya… Bir kötülük, şehrin her yanını sarmış. Her şey ve herkes tek boyuta sıkışıp